28 Kasım 2007 Çarşamba

Lidya Suya Kavuştu...

Evet Ege 26.. Neden ???

Bir Türk üreticisinin, hem de cesaretli bir Türk üreticisinin, yanında çalıştırdığı birçok Türk işçisiyle beraber kazancı, hayatını idame ettirmesi, eleştirilen vergi sistemi, bu sıkışıklıkta ekstra ödemem gereken vergiler, Türk Bayraklı bir teknenin sularımızda gezmesi, üretimde çıkabilecek problemler, satış sonrası, ikinci el değeri, daha önce Ege Yat almış olanların düşünce ve tecrübeleri vs vs. Neyse konu uzun..

01 Eylül 2007 tarihinde Ege Yat'ın sahibi Sedat Bey ile görüştük ve anlaştık. İlk ödeme sonrasında Lidya'nın yapımına başlandı. Uzun bir süreç. Her haftasonunda ne durumda diye görmeye gidip, bir teknenin yapım aşamalarını görmek, sabırsızlanmak ve son aşamayı beklemek.. Ahşapların yapılması, cilalanması, vardevelalar, vinçlerin ve kıstırmaçların takılması, boya, cila, lumbozlar, elektrik sistemi, su sistemi, motor, kuyruk, dümen ve son aşama temizlik. Anlatılmaz heyecan dönemleri.

Aslında her gittiğimde izleyerek ve sohbet ederek çok şey öğrendim. Özellikle ustalardan Enver ve Civan Usta'ya ve patron Sedat Bey'e teşekkür etmek lazım.

26 Ekim 2007 gecesi Lidya'yı kamyonla Ege Yat'ın imalathanesinden Kalamış Marina'ya sevketme zamanıydı. Kamyona yüklenirken ki o heyecanı anlatamam, yolda her köprünün altından geçereken yaşadığım "şimdi çarpacak" korkusunu yaşamanız lazım. Sonunda gece yatması için marinaya giriş yaptık.

27 Ekim 2007 sabah saatlerinde Lidya Suya Kavuştu...

Önceleri motoru çalıştırmadık tabi motorsuz, palamarlar desteğinde direk dikmek için önce başka bir yere, sonrasında da Kalamış'taki daimi yerine getirdik.

2 Kasım 2007 Cuma

İlk Teknem Risus...


"Mac Gregor 26 göl teknesidir". "Nasıl yani dalgasız, rüzgarsız küçük sularda dolaşmak için mi ürettiler bu tekneyi ??" Almayı düşünenler bilir.. Hep şöyle derler Mac Gregor için; "Göl Teknesi"...

Aslında düşününce göl teknesi dediklerinda bahsi geçen göl; Michigan Gölü.. Yani Marmara'dan yaklaşık 5 kat daha büyük olan göl !!! Biraz ne istediğini bilmek ve biraz araştırmak sizi sonuca götürüyor. Bence Mac Gregor, yelken yapıp yapmamaya karar verememiş ve nispeten daha düşük maliyetle bu işe girmek isteyenler için gayet ideal bir tekne... Masrafsız, hoş ve kullanışlı.

İlk teknem Risus ile çok hoş ve güzel deneyimlerim oldu. Hafif havalarda yelken yaptık, Burgaz'a sıkça gidip rakı balık yaptık, ailece fayton maceralarımız oldu, ilk defa adaların arkasında denize girdik. Diğer taraftan su depolarını söktüm temizledim, ırgatını tamir ettim, 50 m. zincirini değiştirdim (belim düşüyordu), hidroforunu onardım, ilk demirlememi ve taramamı Risus ile yaşadım. İlk gecelememizi Çam Limanı'nda yaptık. İlk çapamı dibe taktım, zor kurtuldum. Düşününce bir yıl boyunca bize dolu dolu birçok güzellik yaşattı.

Bir süre sonra, yelken yapmaktan gerçekten çok zevk aldığımı anladım ve gerçek bir yelkenli almaya karar verdim. Tüm ikinci el sitelerini ve tekne üreticilerini araştırmaya başladım. Bu süreç belki de aylar sürdü. Bu arada ilk gözağrım Risus'u da sattım. Çok kısa bir süre önce çok severek aldığım Jeep Cherokee 4.0 Country arazi aracımı da satmak zorunda kaldım. (Bazı şeylere sahip olmak için bazı şeylerden vazgeçmek gerekir.)

Tabi bu arada herkes gibi, Osman Atasoy'un Uzaklar'ını ve Sadun Boro'nun Pupa Yelken'ini de okudum ve birgün ben de Dünya Seyahati yapmaya karar verdim. Ailemle birlikte şimdilik beni Ege ve Akdeniz kıyılarına götürebilecek bir tekne almalıydım. Fazla büyük olmamalıydı, bana çok masraf çıkaracak çok eski bir tekne de olmamalıydı. Aslında temiz, orta boy, içinde ailemle birlikte rahat vakit geçirebileceğimiz, dizel, beni Ege ve Akdeniz'e de götürebilecek masrafsız bir tekne almalıydım. Oldukça uzun bir süre düşündüm ve ihtiyaçlarım ve kesem için en doğru teknenin Ege 26 olduğuna karar verdim.

Bir daha ki sefere Ege 26 ....