21 Ocak 2008 Pazartesi

Burgaz'da öğle yemeği..


Merhabalar,

Cumartesi günü öğle saatlerine doğru eşim, oğlum ve ben Burgaz adaya gidip küçük bir ziyafet çekmeye karar verdik ve hemen atladık arabamıza, Kalamış Marina'ya vardık. Lidya'ya vardığımız anda çözdüm halatları ve hemen yola çıktık. Yaklaşık 1 saat 15 dak gibi bir sürede 4,5-5 knot hız ortalamayla -motor genova- Burgaz Ada'ya vardık. Biraz da oğlumun uyanmasını bekledikten sonra karaya çıktık. Tabi ufaklık uzun zamandır sessizce denizin üzerinde sallanarak uyumayı unutmuştu, tekneyi görünce uyuyakaldı desem pek de abartmış olmam.

Neyse sonrasında geçtik Barba'ya ve her zamanki lezzetli balık-meze-rakı üçlümüzü birleştirdik. Eşim antibiyotik aldığından bu sefer rakıyı kendi kendime içmek zorunda kaldım. Fakat o da Coca Cola'yla bana eşlik etti.

Bir ara tesadüfen oralarda gezen müzisyenler içeri girip de fasıl yapmaya başlayınca bayağı da eğlendik ve hoş zaman geçirdik.

Tam kalkmamıza yakın oğlumu parka götürdüm, çok soğuk olduğundan pek fazla kalamadık ve geri döndük. Bir baktım ki sevgili komşum Ergan'da teknesiyle benim teknenin yanına aborda olup yan masamıza oturmuş. Biraz sohbet biraz muhabbet, sonrasında kalktık.

Dönüş yolunda Lidya ile ilk defa bu sertlikte bir havada yola çıktığımızı anladım. Hava muhtemelen 10-12 knot civarında esiyordu ve dalga boyu da yaklaşık 1.0- 1,5 metre seviyelerindeydi. Ben oğlumla eşimi fazla da rahatsız etmemek için yine ana yelkeni açmadım, buna rağmen motor- genova yaklaşık 6,5 knot ortamalayla bayıla bayıla Kalamış'a vardık. Tabi gidişten çok daha kısa sürdü dönüş ve hava kararmaya yüz tutmuşken pontona bağlandım.

Aslında nasıl da ana yelken genova gelmek istedim, anlatamam. Fakat benden söylemesi; ailenizi veya misafirlerinizi yatırıp da sakın korkutmayın bir daha zor gelirler sizle..

Herkese iyi haftalar...

14 Ocak 2008 Pazartesi

Güneşli bir kış günü..


Geçen hafta Cuma akşamı, çalıştığım şirketin her yıl düzenlediği geleneksel bayi yemeğine gittim. Biraz da içkiyi fazla kaçırarak sabaha karşı eve döndüm. Cumartesi günü, daha önceden konuşmamız doğrultusunda, sevgili Taner Özer ile çok denize çıkmak istememe rağmen, aksiliklerin birbirini izlemesi sebebiyle isteğime ulaşamadım. Öncelikle geç gelmem, geç kalkmama sebep oldu, sonrada oğlum ateşlendi ve akşam doktora gitmek durumunda kaldık. Gece ateşi iyice arttı ve antibiyotik tedavisine başladık. Umarım kısa zamanda iyileşir.

Bu arada, Pazar günü için hep birlikte Burgaz'a gitme planlarımız da oğlumun ateşlenmesi sonucu suya düştü. Neyse o iyi olsun da hiçbir şey önemli değil. Ben yine de haftasonu planlarımın içimde kalması sebebiyle, Pazar günü oğlumu ve eşimi biraz da hava alsınlar diyerek anneannelerine bıraktım ve kısa bir kaçamak için, akşam saat 15:00 sıralarında Kalamış Marina'ya vardım.

Lidya her zamanki neta haliyle marinada bekliyordu. Hiç vakit kaybetmeden çözdüm koltuk halatlarını ve tek başıma açıldım denize... Biraz yelken, biraz motor, denizin tadını çıkardım. Fena da olmadı hani, hem bolca iyot depoladım, hem de denizde kalıp rahatladım. Saat 17:00 gibi, hava kararmadan hemen önce de marinaya döndüm, bağladım halatları, tekneyi neta ettim ve şöyle batmadan son bir kez güneşe baktım. Bu güzellikleri yarattığı için ve en önemlisi bunları görüp zevk alabildiğim için Allah'a şükrettim. En sonunda da Lidya'ya da biraz su tutup ayrıldım marinadan..

Aslına bakarsanız tek başıma çıkmayı da seviyorum denize... Kendimi, rüzgarı ve denizi dinleyebiliyorum. İlk yabancı uyruklu hocam İtalyan Gero'nun söyledikleri geliyor aklıma, önce motorla gez, sonra sadece genova, sonra da sadece anayelken vs. Tekneni ve kendini tanı...

Herkese sevgiler, iyi haftalar...

6 Ocak 2008 Pazar

Karlı Bir Haftasonu


Uzun zamandır, İstanbul şöyle bembeyaz olsa da, denize çıktığımda şöyle bana bir poz verse diye hayal ediyorum. Ben de onu bir fotoğraflasam.

Bu hafta Cumartesi ve Pazar günü Lidya'ya uğradım. Cumartesi günü öğleden sonra bidonla biraz mazot alayım da depoya aktarayım istedim, fakat bayağı zorlandım. Artık bidonla yakıt satmak-almak yasaklanmış. Karakoldan kağıt almak gerekiyormuş. Neyse sonunda birkaç benzinci dolaşsam da, kimlik bilgilerimi vererek en azından bir bidon mazot alabildim. Benzin almak isteyenler yandı, ancak ve ancak karakol izni gerekiyor.

Neyse sonrasında marinaya gittim. Lidya'da ısıtıcıyı da açıp, sevgili Ergan ile birlikte çay içip sohbet ettik. O arada motoru da bir saat çalıştırdım ki aküler şarj etsin. Akşam hava kararırken de tekneden ayrılıp, küçük bir alışveriş sonrası evimin yolunu tuttum. Tekneden ayrılırken lapa lapa kar yağıyordu ve Lidya'nın üstü bembeyaz kar olmuştu.

Pazar günü ise Ergan ile öğleden sonra denize çıkarız diye sözleştik, fakat görüşemedik. Ben de şöyle Lidya'nın içini ve dışını şöyle etraflıca bir temizledim. Uzun zamandır içini temizleyemiyordum, iyi de oldu.

Lidya'ya her hafta uğruyorum. Hatta vakit bulursam haftada iki defa bile uğramaya çalışıyorum. Aslında hiç birşey yapamasam bile teknenin içinde veya üzerinde olmak bana büyük mutluluk veriyor. Bir an önce havaların ısınmasını umut ediyorum. Böylece teknede eşim ve oğlumla daha da fazla vakit geçirebileceğiz. Havaların çok soğuk olması sebebiyle onları yanıma almaya pek cesaret edemiyorum. Zira her aldığımda birinden biri nezle oluyor...

Umarım haftaya hava güzel olur da şöyle güzel bir yelken yaparız.

4 Ocak 2008 Cuma

Yıl 2008..


Ufak tefek eksikliklerin haricinde Lidya hazır.. Çok uzun zamandır bunu bekliyordum. Eşim özellikle de oğlum tekneye bayıldılar. Baba bu tekne çok güzel diyip durdu oğlum.. Aslında hakikaten küçük bir aile için çok yeterli yaşam alanına sahip bir tekne.. Zaten başından beri buna göre plan yapmıştım; ailem ve beni Türkiye denizlerinde gezdirebilecek, diğer yandan bazen de yelken sporu yapabileceğimiz, fazla da masraf getirmeyen orta boylu bir tekne. İlginçtir gören hiçkimse Lidya'nın 26 feet boyunda olduğuna inanamıyor. Gerek içi, gerekse eni-boyuyla 30 feet gibi duruyor tekne.

Neyse, sonunda ilk yelken seyrimizi 3 hafta önce yaptık. Çok hafif bir hava olması sebebiyle 2-2,5 knot ortalamayla sessiz bir seyir yaptık. Olsun.. Denizin üstündeydim ya, bu kadarı bile yeterli bana ... Geçen hafta ise yine hafif bir havada 3-4 knot hızla bir gezindik.

Bilmiyorum ama bana denize yakın olmak bile büyük mutluluk veriyor, üzerinde olmak ise başka bir haz. Bu arada ilk Ege26 lardan biri olan Talya'nın sahibi Sevgili Taner Özer ile bir süredir görüşemiyoruz ama hala kendisinden misafir edebilmek üzere haber bekliyorum, söylemeden geçemeyeceğim.

Yeni yılın ilk günü, yani 01.01.2008 tarihinde, ailemle birlikte şöyle motorla bir gezinti yaptık, hava akşam öncesinde gerçekten çok güzeldi. Fakat akşam saatlerinde birden oldukça soğuk esmeye başladı. Yine aynı akşam eşim ve oğlumla teknede kitap okuyup, vakit geçirdik. Bir de elektrikli fanımızı çalıştırdık ki değmeyin keyfimize. Çorbalarımızı içtik, tabi oğlum uyudu. Sonrasında da geç saatlerde eve vardık.

Yani hanımlar beyler... Bundan sonra her hafta yazmaya çalışacağım. Herkese sevgiler...