14 Ocak 2008 Pazartesi

Güneşli bir kış günü..


Geçen hafta Cuma akşamı, çalıştığım şirketin her yıl düzenlediği geleneksel bayi yemeğine gittim. Biraz da içkiyi fazla kaçırarak sabaha karşı eve döndüm. Cumartesi günü, daha önceden konuşmamız doğrultusunda, sevgili Taner Özer ile çok denize çıkmak istememe rağmen, aksiliklerin birbirini izlemesi sebebiyle isteğime ulaşamadım. Öncelikle geç gelmem, geç kalkmama sebep oldu, sonrada oğlum ateşlendi ve akşam doktora gitmek durumunda kaldık. Gece ateşi iyice arttı ve antibiyotik tedavisine başladık. Umarım kısa zamanda iyileşir.

Bu arada, Pazar günü için hep birlikte Burgaz'a gitme planlarımız da oğlumun ateşlenmesi sonucu suya düştü. Neyse o iyi olsun da hiçbir şey önemli değil. Ben yine de haftasonu planlarımın içimde kalması sebebiyle, Pazar günü oğlumu ve eşimi biraz da hava alsınlar diyerek anneannelerine bıraktım ve kısa bir kaçamak için, akşam saat 15:00 sıralarında Kalamış Marina'ya vardım.

Lidya her zamanki neta haliyle marinada bekliyordu. Hiç vakit kaybetmeden çözdüm koltuk halatlarını ve tek başıma açıldım denize... Biraz yelken, biraz motor, denizin tadını çıkardım. Fena da olmadı hani, hem bolca iyot depoladım, hem de denizde kalıp rahatladım. Saat 17:00 gibi, hava kararmadan hemen önce de marinaya döndüm, bağladım halatları, tekneyi neta ettim ve şöyle batmadan son bir kez güneşe baktım. Bu güzellikleri yarattığı için ve en önemlisi bunları görüp zevk alabildiğim için Allah'a şükrettim. En sonunda da Lidya'ya da biraz su tutup ayrıldım marinadan..

Aslına bakarsanız tek başıma çıkmayı da seviyorum denize... Kendimi, rüzgarı ve denizi dinleyebiliyorum. İlk yabancı uyruklu hocam İtalyan Gero'nun söyledikleri geliyor aklıma, önce motorla gez, sonra sadece genova, sonra da sadece anayelken vs. Tekneni ve kendini tanı...

Herkese sevgiler, iyi haftalar...

Hiç yorum yok: